OECD ve Türkiye’de Eğitim

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli faktörlerin başında, eğitime ve insana yapılan yatırımların seviyesi gelmektedir. Gelişmiş ülkelerin özellikle sanayi, tarım ve teknoloji gibi alanlarda yaptığıyatırımlara ve elde ettiği sonuçlara eğitime ve insana yapılan yatırımla karşılaştırmalı olarak bakıldığında, bu alanlardaki gelişmelerin eğitime yapılan yatırımlarla doğrudan ilgili olduğu görülecektir.

1960 yılında 20 ülke tarafından oluşturulan ve daha sonraları14 ülkenin katıldığı Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), üye ülkelerden çeşitli alanlarda veri toplama, bu verileri analiz etme ve analizler sonucunda verilen kararlar çerçevesinde önerilerin üye ülkeler tarafından uygulamaya konulmasıkonusunda çalışmalar yürütmektedir. Bu örgütün üyeleri arasında Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin yanında Meksika, Şili ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de bulunmaktadır. Eğitime ve insana yapılan yatırımlara özellikle OECD ülkeleri kapsamında bakmak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sıralaması konusunda görüş sahibi olmak açısından önemlidir. OECD ülkeleri 2014 yılında yayınlanan ve OECD ülkelerinin genel olarak eğitim sistemlerini detaylı bir şekilde ele alan ͚Education at a Glance͛ raporu, Türkiye͛nin de içinde yer aldığı çok sayıda ülkeden detaylı veriler sunmaktadır.

Öğrenci başına harcanan tutara baktığımızda Türkiye͛nin sıralamada 36 ülke arasında 35. Sırada yer aldığını görmekteyiz. İsviçre͛de bu rakam 16.090 dolar civarında, Amerika Birleşik Devletleri͛nde 15.344 dolar, Almanya͛da ise 10.904 dolar olmuştur. OECD ülkelerinin ortalamasının 9.251 dolar olarak kaydedildiği raporda, Türkiye͛de öğrenci başına 3.240 dolar harcandığı görülmektedir. Şili ve Çek Cumhuriyeti gibi sıralamada Türkiye͛ye en yakın olan ülkelerin bile Türkiye ortalamasının neredeyse iki katı öğrenci başına harcama yaptığı görülmektedir. Türkiye͛nin öğrenci başına en fazla yatırımı yükseköğretim seviyesinde yaptığını, bunun yanında ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğrenci başına düşen harcamanın OECD ülkelerinin ortalamasının çok altında olduğunu söyleyebiliriz. Buradan eğitim sistemimizde ilköğretim ve ortaöğretime gereken önemin verilmediği sonucunu çıkarmak mümkündür. Zira gelişmiş ülkelerin büyük bir çoğunluğu ilköğretim ve ortaöğretime yükseköğretimden daha fazla yatırım yapmaktadır. Gelecek nesillerin istenen seviyelere gelebilmesi için temellerinin sağlam atılması büyük önem arz etmektedir. Burada gelişmiş ülkelerin yaptığı da aslında üniversite eğitimi almasa bile bireylerin kaliteli eğitim almasına olanak sağlamasıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde öğrenciye yeterli yatırımı yapmaması, üniversite eğitimi almayacak olan bireylerin belli seviyenin üstüne çıkamaması, üniversite eğitimi almış bireylerin ise temelden kaliteli eğitim alamadıkları için gelişmiş ülkelerden aynı seviyede mezunlarla aralarında belirgin farkların ortaya çıkmasıyla sonuçlanmaktadır.

Öğrenci başına yapılan ortalama harcamayı etkileyen faktörlerin başında öğretmen maaşları ve haftalık ders saat yükü gelmektedir. Buna göre mevcut kayıtlı öğrenci ortalaması ile öğretmen sayısıarasında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında muazzam farklar bulunmaktadır. Lüksemburg bu anlamda tüm OECD ülkeleri arasında belirgin bir şekilde olumlu anlamda ön plana çıkmaktadır. Lüksemburg͛u Belçika, Avusturya, Fransa ve Finlandiya takip etmektedir. Bu ülkelerde hem öğretmen başına düşen öğrenci sayısı düşük, hem de öğretmenlerin ders yükü daha azdır. Buna karşın, sıralamanın sonlarında yer alan Türkiye, Estonya, Slovakya ve Meksika gibi ülkelerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısındaki fazlalık ve öğretmenlerin ders yükündeki artış dikkat çekmektedir. Bu tür ülkelerde daha az insanla daha çok öğrenciye ulaşma söz konusudur ve bu durum doğal olarak ilk sırada yer alan ülkelerde sunulan kaliteli eğitimin bu ülkelerde sunulmasının çok da kolay olmayacağı anlamına gelmektedir.

Eğitim sistemimizin kaliteli bireyler yetiştirmesi ancak buna verilen değerle mümkündür. Yeterli yatırımları ve iyileştirmeleri yapmadan, gelişmiş ülkelerin seviyesine gelmeyi düşünmek hayalden öteye gitmeyecektir. Kaliteli nesillerin yetiştirilmesi, kaliteli ve mutlu eğitmenlerle mümkündür. Eğitmenlerin
kaliteli olması ayrı bir konu olmakla beraber, ilköğretim ve ortaöğretimde verilecek olan eğitimin öğretmen yetiştiren kurumların kalitesi üzerinde de önemli etkisinin olacağını söylemekle yetinelim. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının OECD ortalamasının 14 olduğu bir yerde Türkiye olarak 21 olan ortalamanın çok da iyi olmadığı görülecektir. Gelişmiş ülkelerde bu oran 14ün altında yer almaktadır. Şüphesiz son yıllarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısında Türkiye͛de belirgin iyileşmeler oldu fakat günümüz koşullarında ortalamanın hala çok yüksek olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz.

Hem teknoloji, hem sanayi, hem de diğer akla gelebilecek olan sektörlerde dünyanın gelişmiş ülkelerinin arasında yer almak ve onlarla yarışır pozisyonda olabilmek için eğitime yapılan yatırımların arttırılmasıgerçeğini kabul etmek gerekir. Az insanla çok iş yapma düşüncesi beraberinde kaliteyi değil, tam tersine mutsuz çalışan kitlesini ve beraberinde düşük performansı getirecektir. Öğrencilerin bilgiyi edinirken çağa uygun teknolojileri de gerçek anlamda kullanabildikleri, geniş sınıflarda ferah ortamlarda eğitim alabildikleri ve öğretmenlerin hem ekonomik anlamda hem de ders yükü anlamında daha yüksek performans gösterebilecekleri ortamların oluşturulması, gelişmiş ülkelerin düzeyine ulaşmak için yeterli olmasa da en azından bu yolda bu amaçla atılacak önemli adımlar arasında düşünülebilir.

Share the Post:

Related Posts